10 Nisan 2015 Cuma

Şiirsel Metin Değerlendirme

Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Türkçe Eğitimi Bölümü
Okuma Eğitimi Dersi
Şiirsel Metin
Değerlendirme Ödevi



Hazırlayan: Hubeyb KÖSE

090110044




BOLU, 2011


İSTANBUL’U DİNLİYORUM






İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalı Çarşı;
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa;
Güvercin dolu avlular.
Çekiç sesleri geliyor doklardan,
Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı;
Başında eski âlemlerin sarhoşluğu,
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum


Orhan Veli KANIK

A)   Konu/Anadüşünce: İstanbulun güzellikleri
B)   Şiirin Yapı Özellikleri: Serbest vezin, Ölçü Birimi kafiye
C)   Şiirde Dil ve Aanlatım: Şiir dil bakımından anlaşılır düzeydedir, duygusal ifadeler,  çağrışımlar ve benzetmeler geniş yer tutuyor.

D)   Şiir Metinlerini Okuma Eğitimi yapılır

Programların Karşılaştırılması

Abant İzzet Baysal Üniversitesi

Türkçe Eğitimi Bölümü

Türkçe Kitap İnceleme Dersi

Programların Karşılaştırılması






Hazırlayan: Hubeyb KÖSE

090110044



BOLU, 2011
YAPILANDIRMACI EĞİTİM YAKLAŞIMI

GELENEKSEL GÖRÜŞ                                             
YAPILANDIRMACI GÖRÜŞ

Bilgi bireylerin dışındadır, nesneldir.

Bilgi, kişisel anlama sahiptir, özneldir.
Öğretmenlerden, öğrencilere transfer edilebilir.   
Öğrencilerin kendileri tarafından oluşturulur.
Öğrenciler duydukları ve okuduklarını öğrenirler.
Duyduklarını ve okuduklarını önceki öğrenmelerine ve alışkanlıklarına dayalı olarak yorumlarlar.
Öğrenme daha çok öğretmenin iyi anlatmasına bağlıdır.  
Öğrenciler kendi bilgilerini oluştururlar.

Öğrenme, öğrenciler öğretilenleri tekrar ettiği zaman başarılı olur.                                 
Öğrenme, öğrenciler kavramsal anlamayı gösterebildiklerinde başarılıdır.


YAPILANDIRMACI ÖĞRENMENİN TEMEL İLKELERİ
1.   Öğrenme aktif bir süreçtir: Öğrenme, öğrencinin çevresi ile sürekli meşgul olmasını gerektirir.
2.   İnsanlar öğrenirken, öğrenmeyi öğrenir: Öğrenme hem anlam yapılandırmayı, hem de anlama sistemlerinin yapılandırılmasını içerir.
3.   Anlam oluşturmanın en önemli eylemi zihinseldir: Öğrenmede bedensel hareketler, deneyimler gereklidir, ancak yeterli değildir; zihinsel etkinliklere mutlaka ihtiyaç vardır.
4.   Öğrenme ve dil iç içedir: kullandığımız dil öğrenmeyi etkiler.
5.   Öğrenme sosyal bir etkinliktir: Diğerleri ile etkileşim öğrenmemizde önemli yer tutar.
6.   Öğrenme yaşantımızla bağlantılıdır: Bilgilerimiz, inançlarımız, korkularımız, değer yargılarımız  öğrenmelerimizi etkiler.
7.   Öğrenmek için önceki bilgimize ihtiyaç vardır: Yeni bilgi, önceki bilgilerin üzerine inşa edilerek oluşturulan yapılarla kazanılır, özümsenir.
8.   Öğrenme için zamana gerek vardır: Anlamlı öğrenme için fikirlerin yeniden gözden geçirilmesi, onlarla oynama, kullanma söz konusudur. Bu işlemler de zaman ister.
9.   Motivasyon öğrenmede anahtar öğedir: Motivasyon, sadece öğrenmeye yardım etmez, aynı zamanda  gerekliliktir.

GELENEKSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIMLA YAPILANDIRMACI YAKLAŞIMIN KARŞILAŞTIRILMASI

Türk eğitim sistemi genel olarak davranışçı psikoloji ve davranışçı öğrenme teorisi üzerine kurulu bir sistemdir. Geleneksel eğitim anlayış ve yaklaşımımız, davranışçı yaklaşımların özelliklerini taşımaktadır. Davranışçı yaklaşımda, eğitimin amaçları davranışlar olarak tanımlanır ve bu davranışları oluşturacak deneyimlerin neler olması gerektiği üzerinde yoğunlaşılır.
Davranışçılık, pozitivist felsefenin bir ürünüdür. Nesnelcilik (objectivism) ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Nesnelcilikte, dünya hakkında güvenilir bir bilginin varlığına
inanılır. Eğitimciler için amaç, bu bilgiyi aktarmak ve yaymak; öğrenciler için de bu bilgiyi almaktır. Nesnelcilik, öğrenenlerin hepsinin  aktarılan bilgiden aynı anlamı çıkardığını varsayar.
Davranışçı yaklaşımda; dersler öğretmenlerin anlatımları ile yürütülür, dersler kitaplara dayanır, öğretmenler bilgi kaynağıdır ve öğrencilere bu bilgilerini aktarmakla görevlidir. Öğrenci, öğretmenin aktardığını aynen almak ve tekrar etmekle görevlidir.
Yapılandırmacı yaklaşım ise, davranışçı yaklaşımın yukarda açıklanan temel varsayımlarına karşı çıkar ve alternatifler sunar. Konuyla ilgili olarak yazılı kaynaklarda görülen, dikkate değer farklılıklar şu şekilde karşılaştırılmaktadır.




DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM   

YAPILANDIRMACI YAKLAŞIM
Öğrenme dıştan etkilerle, (pekiştirme ve tekrar) elde edilen bir sonuçtur.   
Öğrenme, insan zihnindeki eski ve yeni bilgilerin yapılandırılması sonucu oluşur.
Öğrenci dış uyarıcıların pasif alıcısıdır.   
Öğrenci, uyarıcıların özümleyicisi ve davranışların aktif oluşturucusudur.

Öğretim programı tümevarım ve temel becerilere ağırlık verilerek işlenir
Eğitim programları tümdengelim yoluyla ve temel kavramlara ağırlık verilerek işlenir, öğrenci sorunlarına göre program yönlendirilir.

Öğretmenler, öğrenci başarısını ve öğrenmesini değerlendirmek için sorulara kesin ve tek doğru cevap beklerler.   
Öğretmenler öğrencilerin belli bir konudaki görüş ve fikirlerini anlamak için uğraşırlar.

Öğretmenler, öğrencilere bilgiyi aktaran kaynak durumundadır.   
Öğretmenler, öğrenme sürecinde aynı zamanda öğrenendir. Öğrencilerle karşılıklı etkileşime girer ve öğrenme ortamını düzenleyip, hazırlar.

Öğrenciler, öğretmenler tarafından bilgiyle doldurulacak, boş tüpler konumundadır. 
Öğrenciler kendi öğrenmelerinden sorumludur, çevreden edindikleri bilgilere kendi zihinlerinde anlam verirler ve böylelikle öğretimde aktiftirler.
  Öğretim programıyla ilgili etkinlikler, ders kitaplarıyla sınırlıdır.   
Öğretim programlarıyla ilgili etkinlikler, geniş ölçüde birincil derecedeki kaynaklara dayanır.

Öğrenci başarısının değerlendirilmesi, öğretimden ayrı bir süreçtir. Genellikle testler yoluyla, eğitim programının sonunda yapılır.   
Değerlendirme öğretim sürecinin bir parçasıdır. Öğretim sırasında öğretmen gözlemleri ile ve öğrenci çalışmalarının toplanması ile gerçekleştirilir.
Önceden hazırlanmış, öğretim programına sıkı sıkıya bağlılık söz konusudur. 

Öğretim sürecinde öğrencilerin istekleri, ilgileri, ihtiyaçları ve çeşitli konularla ilgili soruları geniş yer tutar.



YAPILANDIRMACI YAKLAŞIM GÜNÜMÜZDE NİÇİN İLGİ GÖRMEKTEDİR?
Yapılandırmacı yaklaşımın günümüzde yoğun ilgi görmesinin belli başlı sebepleri, şöyle sıralanabilir:
  1. Halen uygulanmakta olan, yöntemlerin başarısızlığı karşısında yenilik ihtiyacını karşılamaya taliptir.
  2. Öğretmen merkezli bir yaklaşımdan, öğrenci merkezli yaklaşıma geçişi savunmaktadır.
  3. Öğrenci, öğretmen ve okul yönetimini birçok gereksiz bürokratik işlemden kurtarmaktadır.
  4. Bilginin ancak bireylerin kendileri tarafından yapılandırabileceğini savunmaktadır.
“Yapılandırmacılık” ve “yapılandırmacı eğitim yaklaşımı”,  önceki bölümlerde genel olarak tanıtılmaya çalışılmıştır. Yapılandırmacı yaklaşımın daha iyi anlaşılması; öğretmen ve yöneticilerimizin, öğretim sürecini hızla bu yaklaşıma göre yönlendirebilmeleri ve yeni öğretim programlarından amaçlanan verimin alınabilmesi için yapılandırmacılığın “öğretim boyutu” daha ayrıntılı olarak aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır.
YAPILANDIRMACI ÖĞRETİM
Genel olarak kişilerde öğrenmeyi sağlamak amacıyla düzenlenen tüm faaliyetlere öğretme; öğretme faaliyetlerinin planlı ve kontrollü olarak düzenlenmesi ve uygulanması sürecine de öğretim diyoruz. Yapılandırmacı öğretim kavramı ise, öğretim faaliyetlerinin yapılandırmacı yaklaşıma göre düzenlenmesini ifade eder. Geleneksel öğretim yaklaşımlarından oldukça farklıdır.
Geleneksel ders işleme yönteminde, içerik ve öğretme durumu önceden ayrıntılı olarak belirlenir. Yapılandırmacı ders işlemede içerik genel hatları ile belli, sınırları belli değildir. Yapılandırmacı öğretimde öğrenciler kendi kavramlarını kendileri oluşturur, problemlere ilişkin çözüm yollarını geliştirir. Bu yaklaşımda öğretim ortamı, öğrencilerin öğrenme sürecine aktif katımını sağlayacak şekilde düzenlenir ve bu husus çok önemlidir. Öğrenciye inisiyatif kullanma, öğrendiğini değerlendirme, birinci el deneyim kazanma imkanları hazırlanır
Yapılandırmacı Öğretimin Temel İlkeleri:
Konuyla ilgili yazılı kaynaklarda, yapılandırmacı öğretimin beş temel ilkesinden bahsedilmektedir. Yalnız bu ilkeler bir birinden tamamen bağımsız, kesin çizgilerle ayrılmış değildir.
  1. Öğretimde, öğrencinin önceki bilgilerinin harekete geçirilmesi.
  2. Öğrencilerin yeni bilgiler kazanması için; öğrenmenin, temel kavramlar etrafında şekillendirilmesi. Yani  öğrencilerin “bütünü”, “bütünün parçalarını” ve bu parçalar ile bütün arasındaki ilişkiyi görmelerine yardımcı olunmalıdır.
  3. Öğrencinin bakış açısının değerlendirilmesi. Yani, verilen yeni bilgi önceden var olanlarla çelişmiyorsa, bu konudaki zihinsel yapı güçlendirilir; çelişiyorsa var olan zihinsel yapının değiştirilip, yeni düzenlemeler yapması ve yeni dengeyi kurması için öğrenciye destek olunur.
  4. Bilginin uygulanması. Bilginin öğrenciler tarafından uygulanmasına yardım edilmelidir. Bu, öğrencilerin önceki bilgi yapılarına uygun etkinlikler hazırlanarak sağlanabilir.
  5. Bilginin farkında olunması. Kişinin bir bilgiyi kullanarak  bir problemi çözmesi ile kendisini o problemin çözümüne götüren stratejinin ne olduğunu fark etmesi ayrı ayrı şeylerdir. Bu sebeple öğretmen, öğrencilerin sahip oldukları bilginin farkında olmalarını sağlayacak etkinlikler düzenlemelidir. Bu etkinlikler daha çok öğrencilerin geriye dönüp ne yaptıklarını gözden geçirmelerine imkan veren etkinlikler olmalıdır. Örnek olay incelemesi, rol oynama, proje çalışmaları, öğrendiklerini başkalarına  öğretme veya yazıya geçirme çalışmaları gibi etkinlikler bilginin farkında olunmasını sağlayıcı etkinlikler olarak sıralanabilir.[1]



[1] http://www.google.com.tr/search?q=2003+program%C4%B1+yenilikler&ie=utf-8&oe=utf-8&aq=t&rls=org.mozilla:tr:official&client=firefox-a#hl=tr&client=firefox-a&rls=org.mozilla:tr:official&sa=X&psj=1&ei=XlGfTrOoOciKswbukrD0Ag&ved=0CBYQvwUoAQ&q=e%C4%9Fitimde+davran%C4%B1%C5%9F%C3%A7%C4%B1+yakla%C5%9F%C4%B1m+yap%C4%B1land%C4%B1rmac%C4%B1+yakla%C5%9F%C4%B1m+kar%C5%9F%C4%B1la%C5%9Ft%C4%B1rma&spell=1&bav=on.2,or.r_gc.r_pw.,cf.osb&fp=2de302829c5bffd2&biw=1024&bih=622

Öyküleyici Metin Değerlendirme

Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Türkçe Eğitimi Bölümü
Okuma Eğitimi Dersi
Öyküleyici Metin
Değerlendirme Ödevi




Hazırlayan: Hubeyb KÖSE

090110044




BOLU, 2011
İKİ İYİ İNSAN

Ev sahibiyle aralarına anlaşmazlık girince alt katta
oturan kiracıya evden çıkmak düştü. Ev sahibi kadının
maksadı kirayı arttırmaktı. Çeşitli bahanelerle akla gelmedik
rahatsızlık yaratıyordu. Kiracı, hâlden anlar, söz dinler
soyundan “efendi” bir adamdı; kirayı belki bir miktar
artırabilirdi. Gelgelelim kadının böylesine olumsuz tutumu,
bardağı taşırmıştı, artık burada oturamazdı.
Kışla baharın birleştiği günlerdeydi. Takvim bahar
günlerini müjdeliyorsa da paltolar henüz çıkarılmamış,
sobalar henüz kaldırılmamıştı. Bir yandan tomurcuklanan
ağaçlar gözü gönlü oyalarken öte yandan sinsi soğuklar,
delişmen rüzgârlar, sırnaşık yağmurlar bir türlü dinmek
bilmiyordu. Kısacası kış sürüp gidiyordu.
Gidiyordu ama bizim kiracı da daire dönüşlerinde ev
aramaktan vazgeçmiyordu. Yetişkin kızıyla karısı, her akşam
onun yolunu dört gözle bekliyorlardı. Nasıl beklemesinlerdi
ki yukarı kattan tepelerine yıkılan gürültü, artık çekilmez
olmuştu.
Atalarımız: “Tanrı insanı dünyada mekânsız, ahrette
imansız bırakmasın.” demişlerdi. Kiracı bu sözün taşıdığı
gerçek anlamı hiçbir zaman şu andaki kadar yaşayarak
duymamıştı. “Ev sahibinin bir evi, kiracının bin evi var.”
sözü, evsizlerin uydurduğu kuru bir avunma idi. Gerçekten
insanın, başını rahatça sokabileceği, “benim” diyebileceği
bir yuvası olmalıydı. Sanki ayağı yere basmıyor, kendini
boşlukta yürüyor sanıyordu. Oysa insanın korkmadan
basabileceği bir tabanı, başını örten bir tavanı olması, az
mutluluk değildi. Bu düşünce ile evlerini sırtlarında taşıyan
kaplumbağalarla salyangozlara imrendiği oluyordu.
Gönlüne göre bir şey bulamadan eve döndüğü
akşamlar, bütün ailenin sevinci balon gibi sönüyordu.
Ertesi güne bağlı ufak bir umutla dönünce de basbayağı
iyimserleşiyordu.
Bir yandan kendisinin, öte yandan karısı ile kızının
durmadan arayıp sormalarıyla bir ev bulabildiler; hem
peşini yoktu hem de kendi başına bir evdi. Haftalardan
beri zavallı ailenin dizlerine inen karasular, ter damlaları
gibi dökülüp gitmişti. Çok sevinçliydiler. Fakat bu sefer
de yeni bir aksilik yakalarına yapışmıştı: Yeni ev sahibi
olan adamla fiyatta bir türlü uzlaşamıyorlardı. Bütün
anlaşmazlık on liraya dayanıyordu.
Kazancı yerinde olsa on liradan kaçar mıydı? Bununla
birlikte bu evi kaçırmak niyetinde değildi. Boşaltacağı evde
çektiklerini, sokak sokak dolaşırken beyninin ve ayaklarının
geçirdiği buhranları bu çatı altında bir iki günde
unutuvereceğine emindi. Bütün evin yükünü tek başına
sırtında taşıyacak kadar hafif hissediyordu kendini.
Yeni ev sahibinin de gözü onu tutmuştu. Belki bir iki
gün nazlandıktan sonra “Peki”, deyiverecekti. Çünkü
adamcağız yeni kiracısı hakkında enine boyuna bir
soruşturma yapmıştı.
Bu evi bulduğu günden beri kiracının uykusu kaçtı.
Adam, evi kendisine vermekten vazgeçebilir, başka bir
açıkgöz kendisinden önce davranabilirdi. Her sabah işine
giderken evin önünden geçiyor, pencerelerine korku ile
bakıyor, perde görmeyince rahat bir nefes alıyor, seviniyor,
ümitleniyordu. On lira için direnen ev sahibine de için için
kızıyor, kiraya verilecek ikinci bir eve sahip olan bu bahtlı
insanın, bu derece eli sıkı oluşunu bir türlü anlamıyordu.
İçindekilerin çıktığı fiyattan aşağı veremezmiş. Bu ne korkunç
bencillik.
işte korktuğu başına gelmişti. Hafta içinde evi gezenler
birdenbire çoğaldılar. Bereket versin hiçbiri kendisinin
verdiği fiyattan daha yukarı çıkmıyordu. Hatta daha az
verenler de oluyordu. Üstelik yeni isteklilerin hiçbiri ilki
kadar iyi görünmedi ev sahibine. Ev, uzun zaman onarım
görmemiş; boyanmamıştı. Tek başına oluşu da evin değerini
pek artırmıyordu.
Nihayet ev sahibi kararını verdi, bir akşam haber
vermeden bizim kiracıya uğrayıverdi, gözünü kapatıp evi
on lira eksiğine vermeye razı olduğunu bildirdi. Bu müjde
karşısında kiracı sevincinden nerdeyse ev sahibinin boynuna
sarılacak, ellerini öpecekti. Daha önce ev sahibi hakkında
yürüttüğü olumsuz yargıları hatırlayıp utandı. Yeni ev sahibi,
yeni kiracısına anahtarı teslim ederken:
– Ev sizindir, güle güle oturun, dedi.
Ev gerçekten kiracınındı. Artık alttakiler rahatsız olmasın
diye korka korka, yavaş yavaş yürümüyor; alçak sesle mırıl
mırıl konuşmuyorlardı. Ayrıca tepesinde çeşitli gürültüler
duymadan köşeciğine şöyle kuruluyor, gazetesini, kitabını
rahat rahat okuyabiliyordu. Evde hafif bir rutubet ve küf
kokusu duyuluyordu. Fakat bu onun keyfini kaçırmıyor,
onu sanki çam kokulu bir yayla havası imiş gibi ciğerlerine
çekerek:
– Korkmayın; diyordu, bu hava tertemizdir, bu, hürriyet
havasıdır!
Gün geçtikçe kiracı ile ev sahibi arasında akrabalıktan
ileri bir dostluk başladı. Bu sokulma ve kaynaşmadan sonra
kiracı öğrenmişti ki ev sahibi, sandığı gibi hâli vakti yerinde
bir adam da değildir; eşi ve küçük oğlu ile dul kızının
yanında oturmaktadır. Damadı ufak bir evden başka bir
şey bırakmadan ölüverince iki ocak birleşmiş, büyük evi
kiraya vermişlerdi.
Aldıkları kira bedeline, kiracının küçük emekli aylığını
da ekleyip kıt kanaat geçiniyorlardı. Başka bir gelirleri yoktu.
böyle nazik bir durumda olduğu hâlde, tek geçim kaynağı
olan evini, benzerlerinden daha ucuza vermesi, ev sahibini
kiracı gözünde günden güne yüceltiyor, asilleştiriyordu. Bu
iyi ruhlu, tok gözlü adama on lira için nasıl dayattığını
hatırladıkça kendini suçluyordu.
Üzüntüsü gitgide vicdan azabı hâlini almaya başladı.
Bu işe bir çare bulmak gerekiyordu. Günahını bağışlatmak
için evin ufat tefek onarımını kesesinden yaptırmayı uygun
buldu. Keser, testere elinden düşmediği gibi, her ay da ufak
tefek noksanlar için de birkaç lira harcıyordu. Eski ahşap
evin sık sık bozulan musluklarını, elektrik düğmelerini baştan
aşağı değiştirdi. Boyattığı sokak kapısı, pencere pervazları,
parmaklıklar pırıl pırıl oldu. Damı aktardı, sakat kiremitleri
yeniledi. Sözün kısası evi iki yıl içinde adam etti. Ev sahibi
bu değişikliği, bu asil çabayı gördükçe kiracısına dualar
ediyor:
– inşallah ev alır da buradan öyle çıkarsınız, benim
evim uğurludur, bütün kiracılarım ev alıp öyle çıktılar, diyordu.
Kiracı bu temiz duygulara karşı candan teşekkür ediyor,
tatlı bir rüyada gülümser gibi gülüyor:
– inşallah, inşallah... diye karşılık veriyordu.
Yersiz bir inat yüzünden iki yıldır adamcağıza hayli
zararı dokunduğunu kabul eden kiracı, yirmi dördüncü kirayı
verirken ay sonuna kadar çıkacağını haber verdi. Bu ani
karar neredeyse ev sahibinin yüreğine inecekti. Niçin
çıkıyorlardı? Acaba kira ağır mı gelmişti? Yoksa sık sık gelip
gitmesinden rahatsız mı olmuşlardı?
Hayır, bunların hiçbiri evden çıkmasının sebebi değildi.
Kiracı kızını evlendiriyordu. Hiç kimsesi olmayan damat,
sahibi bulunduğu evde birlikte oturmalarını istiyordu. Kiracı
seviniyordu, içinde tüy gibi bir hafiflik vardı; öyle ya ev
sahibine evinden daha fazla kira alabilmek için fırsat
çıkmıştı. Kendisi oturduğu müddetçe onu her ay on liralık
rızkına mâni olmuştu ama evi de bir başkasına aşağı yukarı
yirmi lira farkla kiralanabilecek bir hâle getirmişti. Bu geniş
vadeli bir ödeşme olmuştu. Kiracı artık müsterihti.
Ev sahibi ise arkadaştan, akrabadan daha yakın bir
insanı yitirmiş gibi göz yaşlarını tutamıyor:
– Ben demedim mi kardeş, benim evim uğurludur.
Siz şimdi iki ev almış sayılırsınız. Her zaman evime beklerim,
diyordu.



1)  KONU: Kiracılık
2)  ANA DÜŞÜNCE: Hiçbir durumda yalan söylememeliyiz
3)  OLAY: Kiracının eve yerleşebilmek amacı ile ev sahibine oyun hazırlaması.
4)  OLAY ÖRGÜSÜ: 
a.  Ev sahibi kiracısını evden atar.
b.  Kiracı yeni bir ev bulur ve çok sevinir.
c.   Bu evi tutmak için ev sahibine komplo hazırlar.
d.  Bir süre sonra pişmanlık duyar ve kendini affettirmek için eve harcamalar yapar.
e.  Böylece vicdan azabından kurtulur.
5)  ŞAHIS KADROSU: Kiracı, ev sahibi, eşi, çocukları, damadı
6)  ZAMAN: Bahar
7)  MEKAN: İstanbul

8)  BAKIŞ AÇISI: İlahi bakış açısı

OKUMA STRATEJİLERİ

 OKUMA STRATEJİLERİ ÖDEVİ

v Okuma öncesinde yapılan madde 1: Eleştirel okuma yöntemine uyar.
v Okuma sırasına göre yapılan madde 2: Not alarak okuma yöntemine uyar.
v Okuma öncesinde yapılan madde 3: Metinlerle ilişkilendirme yöntemine uymaktadır.
v Okuma sırasında yapılan madde 4: Sesli okuma yöntemine uygundur.
v Okuma öncesinde yapılan madde 5: Göz atarak okuma yöntemine uymaktadır.
v Okuma sırasında yapılan madde 6: Eleştirel okuma yöntemine uyar.
v Okuma sırasında yapılan madde 7: Soru sorarak okuma tekniğine uymaktadır.
v Okuma öncesinde yapılan madde 8 : Göz atarak okuma yöntemine uyar.
v Okuma öncesi yapılan madde 9 : Göz atarak okuma tekniğine uyar.
v Okuma sırasında yapılan madde 10: Eleştirel okuma yöntemine uyar.
v Okuma sırasında yapılan madde 11: İşaretleyerek okuma tekniğine uyar.
v Okuma sonrası yapılan madde 12: Eleştirel okuma tekniğine uyar.
v Okuma öncesi yapılan madde 13: Göz atarak okuma tekniğine uyar.
v Okuma sırasında yapılan madde 14: Soru sorarak okuma tekniğine uyar.
v Okuma sırasında yapılan madde 15 : Sesli okuma tekniğinden yararlanır.
v Madde 16 : Okuma sırasında yapılır.
v Okuma sonrasın yapılan madde 17 : Eleştirel okuma yöntemine uyar.
v Madde 18 : Okuma sırsında yapılır.
v Okuma sırasında yapılan madde 19 : Özetleyerek okuma tekniğine uyar.
v Madde 20 : Okuma sonrasında yapılır.
v Madde 21: Okuma sırasında yapılır.
v Okuma sonrasında yapılan madde 22: Eleştirel okuma tekniğine uyar.
v Okuma sonrasında yapılan madde 23 : Metinler arası ilişkilendirme tekniğine uyar.
v Okuma sonrasında yapılan madde 24 : Eleştirel okuma tekniğine uyar.
v Okuma öncesinde yapılan madde 25 : Tahmin ederek okuma yöntemine  uyar.
v Madde 26: Okuma sonrasında yapılır.
v Okuma öncesinde yapılan madde 27 : Soru sorarak okuma yöntemine uymaktadır.
v Okuma sonrasında yapılan madde 28: Eleştirel okuma yöntemine uymaktadır.
v Okuma sırasında yapılan madde 29 : Tahmin ederek okuma tekniğine uyar.
v Okuma sonrasında yapılan madde 30 : Özetleyerek okuma yöntemine uyar.
v Madde 31: Okuma sonrasında yapılır.
v Okuma sonrasında yapılan bir madde 32 : Tartışarak okuma tekniğine uyar.


Hubeyb KÖSE 090110044